台灣 - 雷伊漢勒世界公民中心Tayvan-Reyhanlı Dünya
Vatandaşları Merkezi
“Ben Suriyeli bir kediyim.”: Dokuyarak savaştan, ayrılık ve acıdan bahsetmek.
Reyhanlı Suriye iç savaşı patlak verdikten sonra büyük bir mülteci akınına uğrayan, Türkiye ve Suriye sınırında bulunan küçük bir ilçe. Bu ilçede, 20’den fazla sivil toplum kuruluşu insanı yardım sağlamak için hazırda bulunuyor. Sadece tek tür STK olması insanı çok küçük bir umuda bağlıyor. Uluslararası organizasyonlardan alınan bağışlarla, bu kuruluş ancak nihai kaderi ölümlerini bekleyen insanlara teneke çatılardan ve tek kişilik yataklardan oluşan basit sığınaklar verdi. Bu yerlerde insanların hakkettiği itibar verilmiyor, insanların çoğu pişmanlık içinde hayatını kaybedecek.
Bu insanlar Suriyeli mülteciler, mahrum bırakılmış, ciddi derecede hasta haldeler. Büyük bir çoğunluğunun ne ailesi ne de arkadaşları yanında. Her yatağın bir yarısında incinmiş ruhlu zayıflamış bir vücut, diğer yarısında ise içinde eşyalarının olduğu darmadağın yırtık plastik poşetler var. Günlük bir öğün yemek sunuluyor, kimse sesli dile getiremese de herkes ihtiyaçları kadar öğün alamayacaklarını biliyor. Acı veren bu iniltiler sığınağı boğmasına rağmen çatının ötesine geçemeyecek kadar zayıflar.
Burada umut yok, insanlar korkunç geleceklerini bekleyerek yaşıyorlar burada. Bu durum benim yardımımın ulaşamayacağı bir yerde. Yeni kurulan Tayvan- Reyhanlı Merkezi’nin de yardım edemeyeceği bir raddede.
El işiyle para kazanmak? Sandığınızdan çok daha zor.
Tayvan - Reyhanlı Dünya vatandaşları Merkezi, finansal desteği garanti altına alınmazsa, bir süre sonra hizmet veremez hale gelir ancak merkezin ihtiyacı olan insanlara yardım etme bağlılığı her zaman sağlam kalacaktır. Önce desteğimizi çocuklara adamaya karar verdik ancak sonra fark ettik ki bunu yapabilmemiz için öncelikle annelerine yardım etmemiz gerek.
Böyle bir yardımı bu kadar finansal kaynak, tesis, işletme, beceri eksikliği bir yana, Türkiye’de amansız mali ve mülteci krizi varken bir de üstüne korona virüs gibi bir pandemi ile nasıl başarabilirdik?
Reyhanlı’daki kadınların 3’te 2’si işsiz. Bunların çoğunu dul kalan kadınlar veya çalışma yetisini kaybeden eşleri olan kadınlar oluşturuyor. Dayanacakları güçleri kalmayınca, ayrılmaya karar verdikten sonra Türkiye- Suriye sınırını geçerken sayısız günler boyunca çocuklarını kucaklarında taşıdılar. Onlar, yaşlı, yaralı kadınlar ve çocuklar, geri dönüşü olmayan bir yolculuğa atıldılar. Yolculuklarını Avrupa’ya kadar sürdürmek istediler çünkü çok iyi biliyorlardı ki Reyhanlı onlara sabit bir geçim kaynağı, iyi bir eğitim veya parlak bir gelecek sunmayacaktı.
Tayvan- Reyhanlı Dünya Vatandaşları Merkezi’nin Kurucu Direktörü olarak, onlar için bu vahim koşullarda nasıl fırsat yaratabilirdim?
Yerel STK’nın mülteci kadınları elişi ürün sektörüne katılmaya teşvik ederek onlara yardım etme çabalarına şahit oldum. Fakat çözülmesi gereken iki problem vardı: birincisi, ürünler satılamıyordu çünkü ürünlerin pazarlanacak bir yeri yoktu veya ürünler birbirine çok benziyordu. İkinci problem ise kadınların aldıkları pay ya çok düşüktü ya da komisyoncu payın çok büyük bir kısmını kendine alıyordu. Sonuç olarak kadınlar inanılmaz bir çaba vermelerine rağmen sabit bir gelir olmaya yetmeyecek kadar zayıf bir gelir elde ediyorlardı.
Sonra sivil toplu kuruluşlarına sordum; “Neden ürünlerinin talebi bu kadar düşük olan bu sektörde ısrarla devam etmeye çalışıyorsunuz?” Cevapları; “Eğer devam etmeseydik elimizdeki tek işi ve gelir kaynağını kaybederdik. Çünkü herkes tarafından tanınmıyoruz ve bildiğimiz başka bir mali destek kaynağımız yok.” Ben de onlara tekrar sordum; “Öyleyse neden hala bu ahlaksız komisyoncular ile ürünlerinizi satıyorsunuz?” Onların cevapları ise şöyleydi; “Eğer onlar yapmayacaksa kim yapacak?”
İşte bunlar o bölgedeki tüm STK'ların sıkıntılarıydı. Benim fikrimce ise bu sıkıntılar aynı zamanda bir fırsattı.
Öncelikle, daha yüksek talep oluşturmak için, ustalık seviyesini göz önünde bulundurarak, ürünün kalitesini arttırmam gerekiyordu. İkinci olarak, vasat ekonomik koşulları göz önünde bulundurunca; ürün satışlarında yardımcı olmam ve Türkiye sınırlarının dışındaki marketlere erişimlerini sağlamam gerekiyordu. Son olarak SKT'nin çevre yapmasına yardım ederken bu kadınlarla adil finansal şartlar altında çalışmam gerekiyordu. Bu STK'ların başarısız olmasına izin veremezdim.
Hikayelerini, sanat kattıkları ürünlerinde yansıtıyorlar.
Asistanım Velid ve ben 5 yerel STK ile çalıştık. Bol miktarda yün, şiş ve tığı kendi cebimden ödeyerek alıp kadınların kedi ve köpek şeklini örmesini istedim. En başta kadınların örme yeteneklerinin zaten olduğunu tahmin ettim ama zaman geçince artistik alanda yetersiz olduklarını ve eğitim almaları gerektiğini fark ettim. Genel anlamda dizayn, estetik veya renk kavramlarının yetersiz olduğunu gördüm. İlk çıkan ürünlerin vasat yapılmış uzaylıya benzeyen yaratıklar olduğunu görünce, kare şekline dönmeye karar verdik. Onlara çizmeyi ve dizayn etmeyi öğrettik. Çize çize, yavaş yavaş kendi kedi, köpek tasarımlarını kağıtlara geçirdiler; ilmik ilmik “MiyavMiyav” ve “HavHav”ların şeklini işlediler.
Bana göre, bu kadınların her biri bir sanatçı olmalı. Onlar, küresel kapitalist marketin köleleştirdiği fabrika çalışanları değil. Orijinal stillerini yansıttıkları kendilerine ait olan dizaynları olmalı. İşlerindeki farklılık ve özgünlük, gereksiz rekabeti ortadan kaldırarak çeşitliliği teşvik edecek. Daha önemlisi, bunlar sanatçıların emeğinin ta kendisi, ticari mal değil. Eğer bu ürünleri alarak onlara yardım ederseniz, sizlere sanat eserlerini minnettarlıkla gönderecekler. Teslim alacağınız, online alışverişten aldığınız bir ürün değil; uzaklardan size ulaşan şükran ve arkadaşlık olacak.
Daha sonra kadınlardan kendi sabun keselerini tasarlamalarını rica ettim, bu keselerin içinde zarif Halep sabunu olacaktı. Bu, elle dokunmuş “MiyavMiyav” ve “HavHav” liflerini banyo yaparken veya duş alırken kullanabiliriz, ayrıca duş sırasında veya sonrasında kolayca asılabilirler. Her kadın ortalama bir tam gününü 2 sabun kesesi örmek için harcıyor ki bu da ayda 60 keseye denk geliyor. Bu demek ki her bir kese bir ailenin aylık yaşam giderlerinin 6’da 1’ini karşılıyor. Bu miktar kadınların yerel STK’dan aldığı gelirden çok daha fazlası. Yere STK’lar ile yararsız rekabetten kaçınmak için, Tayvan – Reyhanlı Dünya Vatandaşları Merkezi direkt olarak onlarla iş birliği içinde. Yapılan tüm üretim ve eğitim bu STK’larda yürütülüyor, elbette bu kuruluşlara kendi işlemlerini devam ettirebilmeleri için kâr payı da veriliyor.
Son beş ayda, toplam olarak 150 kadın MiyavMiyav ve HavHav üretmek için ekibe katıldı. STK’da verilen dizayn ve örme eğitimlerinden sonra, kadınlar eşyalarını eve alıp kendi kendilerine devam ettiler. Bu onlara evlerinden ayrılmalarına gerek kalmadan, ev kadını rolünü devam ettirerek gelir sağlamalarını sağladı. Şimdiye kadar, 50 çeşit MiyavMiyav ve HavHav tasarımı satışa hazır. Ayrıca usta olan kadınlar diğerlerine HavHav atkısını- bir sonraki ürünümüz- örmeyi öğretmek için yardım ediyor.
<Merkezin önündeki kadınlarından bir görüntü<
Bu süreçte, her kadın için maliyetini kendimizin karşıladığı belgeseller çektik. Kamera karşısında ellerinde kendi ördükleri minik hayvanlarla kendi hikayelerini anlattılar, yaşadıkları zorlukları ve nasıl bu zorlukların üstesinden geldiklerini izleyiciler ile paylaştılar. Yaptıkları şey cesaret gerektiren bir şeydi, bunu anlamamız gerek, çünkü bu kadınların yüzlerini ekranda açıkça göstermesi muhafazakâr İslam dininde çok teşvik edilen bir hareket değildi. Fakat bu kadınların duyulmaya ihtiyaçları vardı, hiç konuşma ve duyulma hakkı verilmemiş kadınlar. Kendileri sadece kendi aileleri için değil yerinden edilmiş hala Suriye’de yaşam mücadelesi veren diğer binlerce insan için konuştuklarının gayet farkındalardı.
Bugünün dünyasında mülteci problemlerinin, kolektif-cehalet, dinlemeyi reddediş ve pasiflikten kaynaklandığını biliyoruz. Hepimiz biliyoruz ki sokaktaki terkedilmiş bir kedi zayıf ve savunmasızdır ancak yan yana duran 3 kedi dikkat çekerken, 10 kedinin yan yana birlikte miyavlamasını unutmak oldukça zordur. Yakın gelecekte, Tayvan- Reyhanlı Dünya Vatandaşları Merkezi 1001 “miyav”a ev sahipliği yapacak ve tüm dünya bu mültecileri desteklemek için Tayvan ile birlikte sesini yükseltecek.
Her bir MiyavMiyav kendine özgü bir hikâyeye sahip.
Her bir MiyavMiyav hikayesi büyüleyici.
Her bir MiyavMiyav kârı hayır kurumuna gidiyor.
Tatlıdır köpek yavrusu; kısa uzun fark etmez.
Bir köpek yavrusu, on günlük el işi.
Her bir köpek yavrusu Suriyeli kadınların el emeklerinin temsilcisi.